25 Ocak 2011 Salı

Karadeniz Bölgesi - Maçahel 1. Bölüm

       ''Yeryüzü Cenneti'', ''Sessiz Güzel Ülke'', ''Çukur Cennet'',  ''Balta Girmemiş Ormanlar Ülkesi''...Oraya gitmeden, havasını solumadan, içten insanlarıyla tanışıp onlarla aynı çatı altında uyumadan, bütün  sıfatların klişe olmaktan öteye geçemediği bir yer Macahel...

        Çukur Cennet

Ağustos ortasına kadar kalan  kar yığınları
        Trabzon havaalanına indiğimizde yoğun bir nemle ve bulutsuz bol güneşli bir havayla karşılaşmamız gezi arkadaşımı ve beni fazlasıyla şaşırttı. Karadenize gelmeden önce okuduğumuz kaynaklarda ve çocukluğumuzdan beri duyduğumuz yağışlı karadeniz imgesine ters bir durumdu bu kuşkusuz. Biran önce Macahel rehberi ve aynı zamanda arkadaşım olan Osman Avcı 'yla buluşmak üzere Macahele doğru yol almak istiyoruz. Yöreyi daha önceki gezilerimden biliyorum ama Camili Çevre Koruma Ve Geliştirme Derneği 'nin aldığı örnek karar doğrultusunda 'Alan Rehberliği' denilen bölge rehberi olmadan Macaheli dolaşmak pek mümkün değil. Havaalanı çıkışında kiraladığımız araca yerleştikten sonra Osman arkadaşımızla buluşma noktası olan Artvinin Borçka ilçesine doğru yola çıkıyoruz. Samsun-Sarp sınır kapısı arasını birleştiren ve tamamı deniz doldurularak yapılan otoyol rahat bir ulaşım sağlasada doğaya verdiği zararı, açılan taş ocaklarını ve çalışma sırasında üzerlerine taş düşerek ölen işçilerin bilgilerini okuyunca, çokta rahat bir yolculuk yaptığımız söylenemez. Zaten coğrafi yapısı gereği fazla olmayan sahiller de yol yapımı yüzünden yok olmuş diyebiliriz. Yol boyunca Hopa ilçesine kadar sadece üç beş tane, omuz omuza dizilseler 50 insanı alacak kadar küçük taşlık sahilcikler gördük insanların denize girdiği..

       Hopa da sahil yolundan ayrılıp doğu karadeniz dağ silsilesini güney-kuzey doğrultusunda birleştiren 4 gecitten en doğudaki ve en düşük rakımlı Cankurtaran(690 Mt.) geçidini aşıp Borçkaya doğru inişe geçiyoruz. Diğer üç geçitten söz etmek gerekirse ikisi aynı yol hattında olan Maçka 'dan Erzurum 'a bağlanan Zigana ve Kop geçitleri, üçüncüsüde İkizdere den yükselen vadi boyunca gidilen ve aynı zamanda Türkiyenin en yüksek karayolu olma özelliğindeki (2650 Mt.) Ovit geçidi. Borçkaya vardığımızda  Osmanla buluşup şehrin girişindeki Camili tabelasını izleyip Muratlı barajının göleti boyunca ilerleyerek sağa doğru ayrımdan yükselmeye başlıyoruz. Yol boyunca değişen doğa görüntülerini izleyerek yaklaşık 25 km lik asfalt yoldan sonra 1835 metrelik Macahel geçidine(küçük yayla) varıyoruz. Burada verdiğimiz fotoğraf molasında gördüklerimiz bizi tam anlamıyla büyülüyor. Macahel vadileri göz alabildiğine yaşil ve bulutlanan gökyüzü muhteşem birliktelik oluşturmuş. Geçidin yükseldiğimiz tarafında ise Borçka Karagöl uzaklardan bize gülümsüyor. Havanın bu kadar güzel olması bizi önümüzdeki günler için daha da heyecanlandırıyor. Zira Macahel Türkiyenin tek 'Ilıman Yağmur Ormanı' vasfı taşıyan bölgesi ve sürekli  yağışlı olması hiç de beklenmeyecek bir durum değil.

       Geçitte 2007 yılında yapılan kuş gözlemevi var. Maçahel ve çevresi aynı zamanda güneye göç eden yaban kuşların göç yolu üzerinde ve izlenebilmesi için uygun bir konuma sahip. 2008 kışında kar nedeniyle çatısı göçen bina yaza doğru tadilat görmüş. Her yıl Ağustos ayının son haftası göçe başlayan yırtıcı kuşları gözlemlemek mümkün. Bizde özellikle bu tarihleri seçtik. Böylece hem Gorgit yayla göçünü görebilecektik hemde göçe başlayan Doğan sürülerini.

       17 yıldır genişletme çalışmaları devam eden yoldan aşağıya inmeye başladığımızda artık nasıl bir coğrafyaya geldiğimizi bize anlatan doğayla karşı karşıya kalıyoruz ve aracımızın camından dışarı bakmasaydık şayet yorucu bir yolculuk yaptığımızı düşünebilirdik. Yol yapım çalışmasından dolayı zaman zaman manzaramızı, pantolonun düşmesi sonucu açığa çıkan 'çatal' görüntüsü gibi, yeşilliğin içinden çıkan çıplak toprak parçaları bozsada, içinde bulunduğumuz 'Alice Harikalar Diyarında' tadını baltalamaya yetmiyor. Ama 'şimdilik' diye de düşünmeden edemiyoruz.

       Macahele ulaşım 1968 yılına kadar patikayla sağlanmış. 1968 yılından sonra da açılan toprak yolla Türkiye ile tek bağlantısı kurulmuş, ulaşım bu yolla sağlanmaya çalışılmış.


       Camili (Hertvisi)


       Eski ve yeni isimleriyle, Camili (Hertvisi), Düzenli (Zedvake), Kayalar (Kvabistavi), Efeler (Eprati), Uğur (Akria) ve Maral (Mindieti) köylerinin yer aldığı Macahel yöresine inmeye devam ettiğimizde karşımıza ilk gelen köy Düzenli oluyor. Bu köyde iki derslikli bir ilköğretim okulu ve köy merkezinde birbirine yakın iki cami görmek mümkün. Aşağı inmeye devam ettiğimizde bu sefer bizi girilmesi yasak olan 'Askeri Bölge' tabelaları karşılıyor ve devam ettikçe  Camili köyüne varmış oluyoruz. Eski zamandan beri merkez yerleşim yeri olduğu söylenen Camili(Hertvisi) köyünde yaklaşık 200 yıllık, kapısında da hala kök boyasıyla yapılmış desenleri olan camiyi görmeden gezimizi tamamlamayı düşünemezdik. Caminin içine girdiğimizde rengarenk süslemeler bizi karşılıyor.  Ama kapıdaki eski boyayı caminin başka biryerinde restorasyon nedeniyle görmek mümkün değil.

Camili köyü ve Gürcistan sınırı
        1998 yılında TEMA vakfı tarafından incelemeye alınan Macahel'de 2000 'li yıllarda 'Eko Turizm' çalışmaları başlamış. Bu vesileyle Camili köyünde TEMA vakfı bir yerleşke yapmış. Pansiyon olarakta işletilen binanın görselliği bozduğunu düşünebilirsiniz diğer köy sakinleri gibi. Kimilerine göre bu durum kıskananların söylentisinden öteye geçmesede takdir sizin.  Ama bir gerçek var ki o da bizim bildiğimiz, okuduğumuz kadarıyla 'Eko Turizm' in tanımına uygun olmayan işler yapılmaya başlanmış. Dilimiz döndüğünce 'Eko Turizm' yöresel, halkıda içine alan uzun vadeli kalkınma planlarından bahseder. Gördüğümüz kadarıyla 'Kitlesel turizm' olarak tarif edilen turizm mantığı uygulanmaya başlamış Macahelde. Eko Turizm bilinciyle birşeyler yapanlar var elbet ama yetersiz kaldıkları su götürmez bir gerçek.

       45 Km.lik mesafesiyle Artvin'in Borçka ilçesine tek yolla bağlı olan Macahel bölgesinin merkezi kabul edilen Camili köyünde;  PTT, sağlık ocağı, yatılı ilköğretim okulu ve Jandarma karakolu gibi devlet kurumları diğer köylere de hizmet vermekte. Ayrıca TEMA Arıcılık Eğitim ve Araştırma Merkezi 'Saf Kafkas Arısı' üretim çiftliğini görmeniz oradaki görevlilerle sohbet ederek arıcılık hakkında bilgi almanız olası.

       Gorgit (Sakire) Yaylası


       Aracımızla Macahel gezimizde kalacağımız Efeler-Kayalar köyleri yolu arasında çevresinde kendinden başka yapı olmayan Efeler köyü sınırları içinde Dede Ena Pansiyon'a doğru yola çıkıyoruz. Dede Ena gürcüce 'Ana dili' demek. Macahel cennetinin bozulmamışlığını yaşayıp sindirdikçe bu ismin ne kadar anlamlı olduğu gün be gün biraz daha fazla açığa çıkıyor. Pansiyonun sahibi Fehmi Avcı doğma büyüme Macahelli tıpkı Pansiyon-Ev sakinleri gibi. Pansiyon-Ev diyorum çünkü yılın 9 ayı burda 3 ay da İstanbul Bahçelievler 'de yaşıyorlar. 2005 yılında faaliyete geçen pansiyon önceleri kendi yaşadıkları binada duş-tuvalet ortak kullanımlı ek odalar yaparak  oluşturulmuş sonra ise 2008 de ek bir bina yapılarak kapasite arttırılmış. Yeni binada ( bina dediğime bakmayın, herşeyi izinle yöreden alınan istihkaklı ağaçlarla yapılmış iki katlı yapı) duş-tuvalet 'li odalar mevcut. Macahel başlı başına yaşadığımız 'medeni' hayatımızın çok dışında yeraldığı ve tamamen eski yaşayış şekillerini koruduğu için zaten fazla umutlarla gelmiyouz. Bu bilinçle geldiğinizde sorun yok ama farklı beklentileri olanlar için ses yapan zemin, öksürüğünüzün yan odadan tüm ayrıntıları ile duyulması, eğer farklı gruplarla çakışırsanız onların planları gereği erken yatmaları sonucu sizinde, erken yatmasanızda en azından ses yapma özgürlüğünüzün elinizden alınması gibi durumlar can sıkıcı gelebilir.

      Pansiyonda tüm yemekler yöresel gürcü yemekleri ve kahvaltıda sunulan süt,tereyağı bal gibi ürünler kendi üretimleri. Yemek yediğimiz  pansiyonun girişindeki avluda manzara inanılmaz. Efeler deresinin aktığı vadiye hakim görüntüsüyle dere sesini dinleyerek yediğimiz akşam yemeğinde ciğerlerimizi oksijenle doldurmuş olmalıyız ki doymak bilmiyoruz.

Gorgit Yaylası
     Pansiyonda daha önce gelen 10 kişilik bir grup varmış ve yemek sonrası tanışıp kaynaşıyoruz. Bizi sevmiş olacaklar ki yarın ki Gorgit yaylası gezilerine bizide davet ettiler. Osman 'dan da  onayı aldıktan sonra seve seve kabul ediyoruz. Pansiyonun dedesi İsmet amcanın enerjisi hemen dikkatimizi çekiyor. Bir kaybolup bir görünen İsmet amcayı ya sırtında otla ya  bir köşeye oturmuş Batum tütününü sararken ya da yeni başladıkları restorant inşaatında taş taşırken görüyorduk. Ben uygun bir zamanda yanına gidip banada sigara sarmasını rica ettim ve hiç duraksamadan elindeki yeni sardığı sigarayı  uzattı. İtiraz etmeden aldım ve muhabbete başladık. Neler anlatmadı ki. Ayrıca bir yazı dizisi olacak kadar çok şey. En önemlilerinden birini paylaşmak isterim. Eskiden;  köyler arasını patikalarla dolaşırlarken ki kadar eskiden, birisi ev ya da başka bir yapı yapacağını söylediğinde 'İmece' kendiliğinden oluşurmuş ve civardaki herkes elinden gelen yardımı ücretsiz, sadece yemek kabul ederek yaparlarmış. Gittiğinizde göreceksiniz düzlük  nerdeyse yok denecek kadar az olan Macahel vadilerinde derin ormandan ağaç kesip katırlarla taşındığını hayal etmek bile insanın tüylerini kabartmaya yetiyor. Böyle bir coğrafyada yaşıyor olmak işbirliği ve dayanışmayı zorunlu kılıyor haliyle. Şimdi ağaç kesmek nisbeten yasak ve Macahel daha sonra bahsedeceğim sebeplerden dolayı koruma altına alınmış bir bölge olduğu için dışarıdan kereste getirmekte yasak. Her ailenin istihkakı var ve ormancılar tarafından belirlenen ağaçları kesip yola kadar katırlarla oradanda bulabildikleri araçlarla  evlerine getiriyorlarmış. Kaç tane sigara tüttürdüğümüzü bilmiyorum ama Gürcü sigarasının ağır olduğunu daha önceki deneyimlerimden biliyorum. Uzun yol yorgunluğu ve içtiğimiz Gürcü şarabının da etkisiyle iyice uykumuz geliyor. Güzel insanlarla güzel bir akşam geçirmenin verdiği huzurla uykuya dalıyoruz. Rüyalar ise zaten rüyada olduğumuzu bize hatırlatırcasına şehirde bıraktığımız hayatlarımızla ilgili....

       Saf kafkas arı balının ve besledikleri ineklerden ( hemen belirtmekte yarar var, kışın burda olmadıkları için inekleri kiralama sistemiyle besliyorlar) alınan taze sütün tadına vararak yaptığımız kahvaltı sonrası hep beraber yola çıkıyoruz. Gorgit yayla patikasına 45 dakikalık araç yolculuğu ile varılıyor. Efeler vadisinin derinliklerine sürdüğümüz araç yolunda Karçal dağlarının 3.428 'lik zirvesi karşımızda tüm ihtişamıyla yer alıyor. Gorgit yaylası 1700 metrede geniş bir alan üzerine kurulu basamak yayla statüsünde. Yani bir üst yaylaya çıkmak için ara istasyon gibi düşünebilirsiniz. Burdaki halkta Mayıs ayının 3. haftası Gorgit yaylasına çıkıp 1-2 hafta kaldıktan sonra 2700 metredeki Çukuneti yaylasına hareket ediyorlar ve Eylül ayının ilk haftası tekrar Gorgit yaylasına dönüp 2 hafta kaldıktan sonra inişe geçiyorlar. Aracımızdan indiğimizde yavaş tempoyla 3-3.5 saat sürecek sürekli çıkışlı(çok az inişli) Gorgit yayla patikasına giriyoruz. Yayla halen kullanımda olduğu için orijinal patika yolu hiç bozulmadan günümüze kadar varlığını koruyor. Yol üzerinde elle yapılan çamur bölümlerin kapatılması amacı güden üstüne basıla basıla cilalanmış gibi duran kocaman ağaç blokların üzerinden yürüyoruz zaman zaman. Tüm Macahel bölgesinde olduğu gibi burda da yaşlı  Doğu Ladini ve Kayın ağaçlarıyla kaplı 'Anıt Orman'  statüsü hakim. Macahele geldiğinizde Gorgit yaylasına çıkmasanızda bu patikayı mutlaka görmeniz gerekiyor. Karçal dağı manzaralı muteşem el değmemiş orman yolu bizi Efeler deresini besleyen ana kollardan birine çıkarıyor. Dere kenarında verdiğimiz yüzme ve dinlenme molasından sonra ahşap köprü üzerinden karşıya geçip son 25 dakikalık bölümü de tırmanarak Gorgit yaylasının büyüleyici manzrasıyla karşılaşıyoruz. Yaylada Çukuneti yaylasından inip  sezonu kapamak için son hazırlıklarını yapan yaylacılarla karşılaşmamız, bildiğimiz halde bizi çok duygulandırıyor. Yaylacılarla kurduğumuz muhabbet sonrası yanımızda getirdiğimiz; ekmek arası kaşar peyniri, bir adet domates, bir adet gofret ve bir adet meyve suyundan oluşan kumanyamızı nasıl bir iştahla yediğimizi anlatmam gereksiz olur. Yaylanın ortasında yer alan geniş düzlükte otlayan keçi,inek,öküz gibi hayvanların arasından yaklaşık 15 dakikalık yürüyüşle varılan Gorgit şelalesine gidiyoruz. Şelale 80 derecelik açıyla kaya üzerinden yaklaşık 20 metreden dökülen buz gibi suyuyla altına girmeye cesareti olanları karşılıyor. Yayladan  geri dönmek istememe toplu bilinci oluşuyor hepimizde. Ne olurdu tatillerimiz daha uzun olsaydı diye yakınıp ayaklarımızı sürüyerek inişe geçiyoruz. Zira görmemiz gereken daha çok yer var.
Yazarın diğer yazılarına ulaşmak için ismine tıklayınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder